Toprak kutsal bir varlık olarak değişik kültürlerde en üst düzeyde değer görmüştür. Kökeni belli olmamakla beraber insanlığın toprağa biçtiği değer onun son derece temiz ve kirletilmemesi doğrultusundadır. Bu durum Mecusilerde (ateşe tapanlar) çok belirgindir, toprak kirlenmesin diye ölülerini toprağa defnetmezler, sadece kemiklerini bir çömlek içinde defnederler. Eski Anadolu Türklerinde ‘yağız yer’ olarak adlandırılan toprak her etkinliğin en son kutsanan halkası olarak adlandırılmaktadır. Hatta gerek Anadolu Alevileri, Şamanlıkta ve gerekse Budizm de dinsel törenlerde içilen içkilerin son damlaları ‘bu yağız yerin hakkıdır’ diyerek toprağa dökülürmüş. Divan edebiyatında da bu son damlanın Cür’a adıyla toprağa dökülmesi kuralı var diye belirtilir. Ayrıca yine inanca göre günahlı ölülerin başı mezarlarında toprakla bulaşmasın diye bir taş üzerine konur ve buna da ‘yağız yeri kirlenmesin’ nedeni gösterilir. Anadolu Tahtacı Türkmenlerinden en ağır suç olarak zina gösterilir ve günah işleyen kişinin cesedi gömülürken toprağı kirletmesin diye başı dışarıda tutulur. Yine doğu kökenli dinlerde benzeri inanışların olduğu belirtilmektedir.
Arap kültüründe ve İslam geleneğinde toprak yine bir temizlik unsuru olarak görülür ve suyun olmadığı durumlarda teyemmüm (abdest) toprak ile alınır. Kuranı kerimde toprak ile abdest alınması bir ayet ile belirtilmektedir. Halk arasında eli kirlenen elini toprakla ovarak temizler. Değişik kültürlerde toprak (kil) en iyi temizleyici olarak algılanır ve saçın temizlenmesinde toprak kullanılır, çamaşır yıkamada toprak kullanılır. Ayrıca toprak Ortadoğu kültüründe pekmez ve zeytinyağı işletmelerinde acı giderici (arıtıcı) olarak kullanılmaktadır. Masare sona ermeden kazana bir avuç toprak serpilerek bileşikteki her türlü ağır metal ve istenmeyen bileşiklerin toprak kolloidleri tarafından tutulması ve çökeltilmesi sağlanmaktadır. Halen de Ortadoğu halkları nedenini bilmez fakat önemini kavradığı için bu tür işlemlerde toprak kullanmaktadırlar. Bugünkü modern teknoloji rafine işlemlerinde benzer yaklaşımla yüzeyi genişletilmiş kil blokları kullanmaktadır.
Budizm, Şamanizm, Zerdüştlük ve Anadolu Alevilerinde yani genellikle doğu kökenli dinlerde doğayla iç içe olmaları sonucu toprak ve toprakla ilgili birçok ismin bulunduğu belirtilmektedir. Toprak kale, toprak tepe, topraklı gibi köy ve yerleşim isimleri eskiden beri bulunmaktadır. Hitit döneminde Anadolu’da yerli halkın en çok benimsediği tanrılar; toprak, bitki ve verimin tanrısı Telipinu, Fırtına tanrısı ve Güneş tanrısı gibi doğayı simgeleyen tanılar olmuştur. İlginçtir ki, genelde bütün dinler ve mitolojik bilgiler bütün uygulamaların altında öbür dünya korkusunu gösterirken, Anadolu’da insanlar Ana tanrıçayı öte dünya kaygısı ile sevmemişlerdir.
Tabii topraktan insan yaratmak bütün medeniyetlerde ve mitolojilerde görülmektedir. Topraktan geldik toprağa gidiyoruz. Yunan mitolojisinin Havası Pandora Zeus’un buyruğu ile Tanrı Hephaistos tarafından su ve topraktan heykelli yapılarak yaratılır. Ona bütün kötülüklerin ve acıların içine doldurulduğu kapalı bir kutu verirler. Pandora bir gün bu kutunun kapağını açar ve bütün kötülükler ve acılar dışarı çıkar. Sadece umut kalır kutunun içinde. Asya ve Mezopotamya’da buna benzer söylentiler anlatılmaktadır. Nuh tufanın da buna benzer bilgiler taşımaktadır.
(DEVAMI YARIN)