Hepimiz takılmış gidiyor bir modernlik rüyasının peşine. Herkes farkına bile varmadan modern hayatın esiri olmuş durumda. Bu duruma sebep olan ise birçok alanda faydası inkar edilemeyecek derecede güçlü olmakla birlikte teknolojik atılımlardır. Bunun doğal neticesi olarak ortaya çıkan akıllı telefon ve tabletler, bilgisayar oyunları insanları daha çocukluk çağından başlayarak toplumdan koparmakta ve gittikçe yalnızlaşmasına sebep olmaktadır.
Geçenlerde bir akrabada gördüm şu en pahalı olan telefonlar var ya ondan bir tane almış kullanmasını bile bilmiyor ama içine gömülmüş adeta. Etrafındakilerle tik kelam etmeden onunla ilgileniyor. Toplum maalesef bu ve bunun gibi onlarca örnekle dolu. Her birimiz artık akıllı telefonların ekranlarına hapis olmuş durumdayız. Etrafımızda olup bitenlere hiç dikkat etmeden, olup bitenlerden bir haber şekilde ellerimizden düşürmüyoruz bunları. Haberdar olduğumuz tek şey ise, sosyal medyada kim ne paylaşmış, kim nereye gitmiş, ne yemiş, ne içmiş… Bunlarla ilgileniyoruz artık.
Modernlik anlayışı ve gereksiz bu teknoloji tutkunluğu yalnızlaştırdıkça yalnızlaştırıyor bizleri. Ancak işin daha vahim durumu çocukların bu şekilde büyümesine göz yumulmasıdır. Odasına kapanan, internette sanal aleme kapılıp giden çocuklarımızı aileleri ile aralarına büyük duvarlar örüyorlar ve sanal alemin esiri oluyorlar. Ne ile karşılaşılacağı belli olmayan bu sanal alemde çocuk, bir sürü tehlikeye açık hale gelebiyor.
Akıp giden toplum dinamiğinde olduğu gibi aile hayatında durum aynı maalesef… Annenin elinde bir telefon, babanın elinde aynı keza, çocuk ne yapsın? Ne görüyorsa onu yapacak çünkü yapabileceği başka bir şeyi yok. Aile toplumun direği ve temel taşıdır. Aile içindeki bireyler birbirleri ile konuşmaktan, sohbet etmekten, paylaşımlarda bulunmaktan ne kadar uzak olurlarsa dışarıdan müdahaleye açık hale gelir.
Modern toplumun getirdiği özentilerden bir diğeri de çocukların özgürlük alanlarını yetersiz bulmaları ve sınırlandırıldıklarını düşünerek sınırsız özgürlük istemeleridir. Anne babasının kendini korumaya çalışmasını müdahale olarak algılayan çocuk maalesef toplumdaki kötü niyetlilerin hedefi haline de gelebiliyor. Sınırsız özgürlük istemi bir müddet sonra bu kişileri anne şefkatinden, baba tecrübesinden, kardeş dayanışmasından uzakta bırakarak, yalnızlık girdabına girmesine neden oluyor.
Hep mi böyle kötü şeyler yaşanıyor diyecekseniz belki ama yaşanan bizleri bunları söylemeye mecbur bırakıyor.
Aile kurumumuzu en güvenilir ve sağlam bir şekilde muhafaza etmeye özen göstermeliyiz. Çocuklarımıza belirli sınırlar dahilinde özgürlüğe müsaade etmeliyiz. Belirli alışkanlıkları daha küçük yaşlarda kazanmaları için mücadele etmeliyiz. Anne ve babalar olarak onlara iyi birer rol model, yol gösteren sağlam bir örnek ve rehber olmalıyız. Önce kendimize çekidüzen vermeliyiz.
İnsan sosyal bir varlıktır ve yalnız yaşaması düşünülemez. Bu nedenle topluma yabancılaşmamalı, bizzat hayatın içinde olmalıyız. Modern çağın bizleri ve çocuklarımızı giderek yalnızlaştırmasına, kendi kabuğuna sokmaya çalışmasına müsaade etmemeliyiz.