Hani şu lügatlardan namlarına, gün yüzü görmemiş küfürler indirilen, şifa veren elleri cefalarla kırılan, bir düşman gibi bedenleri gasp edilen doktorlar. Hani şu arkadaşları partiden partiye koşarken, gençliklerini dağ gibi kitapların arasında koşuşturmakla geçiren,6 yıl gibi uzun bir tahsil hayatından sonra, TUS denen bir mucizeyi kazanmak için gündüzü geceye, gecesi gündüze karışan doktorlar, sonra mı? Hani zorunlu hizmetlerini yapmazsa diplomaları verilmeyen doktorlar. Ha işte, bu yazımı onlara, “Beyaz Meleklere” ayırıyorum.
Ben bir doktor eşi ve bir doktor annesiyim. Eşimin öğrencilik yıllarına yetişemedim ama çalışma şartlarının ne kadar ağır olduğunu gözlerimle gördüm, yaşadım. Nöbetçi olduğu zamanlarda hiç uyumadan 12 ameliyat yaptığı zamanlara şahit oldum. Şaşırdım, bir insan hiç uyumadan nasıl durabilir, bir de üstüne tam 12 ameliyata nasıl girer, hadi yorgunluktan eli titrese, damarın birini kesse, suçlu kim, doktor mu, düzen mi, kim?
Kızımın tıp tahsili boyunca çektiği sıkıntıları, özverili bir eğitim hayatını ise bizzat onunla birlikte yaşadım. Günlerce, aylarca evden okula, okuldan eve, kafasını dağlar kadar kalın kitapların arasına gömüp, bir eğitim mahkûmu gibi güneş yüzü görmeden ders çalıştığı günleri bizzat gördüm. Tabi ki, konu ne benim eşim, ne de benim kızım, sadece burada tecrübelerimi aktarmak istedim. Bir doktor kolay olunmuyor. Doktor olmak zor, TUS’u kazanmak çok zor, asistan olmak çok çok zor, uzman olup doktor olmak işte o imkânsız.
Her zaman doktorluğun en ulvi meslek olduğunu düşünmüşümdür. Zira teslim ettiğiniz şey canınız hatta bazen canınızdan daha öte, evladınızın canı, bundan daha önemli ne olabilir ki. Bir düşünürün sözüne aynen katılıyorum. Bir Doktorun Elleri Tanrının Elleridir. Bırakın bu elleri kırmayı, bırakın şiddet uygulamayı, bizim bu ellere bir şey olmasın diye kalkan olmamız lazım onlara.
Evet, son zamanlarda ki doktor intiharları, gelmek istediğim konu bu. Bu bir rastlantı mıdır? Bir insana diyorsun ki, canım sana emanet, al neşteri eline, sonra o insanı 36 saat uyutmuyorsun. Şimdi soruyorum yetkililere mantık bunun neresinde? Bir 36 saat uyumama denemesi yapsak mesela,37.saat ki ruh durumumuza bir baksak. Bırakın doktorluk gibi hayati kararlar vermeyi, ne derece sağlıklı düşünebiliriz acaba?
Her ne kadar yerden yere vurulsalar da, diplomalarını gasp etmek kendilerine hak görülse de, kendini bilmez bir avuç şerefsiz insanın saldırılarına maruz kalsalar da, soruşturma açısından çok bereketli olsalar da, maddi yönden yerlerde sürünmeye layık görülseler de, arkadan konuşup konuşup parmaklarına iğne battığında koşa koşa kurtar beni diye yalvarsalar da hiç kimse şu gerçeği değiştiremeyecek, hangi konumda olursa olsun her canlının bir gün doktora ihtiyacı olacaktır. Doktorluk tanrı mesleğidir, doktor olmak herkesin harcı değildir ,yürek ister bilek ister meslek aşkı insan aşkı ister .
Bir hafta içinde 5 intihar vakası. Bu gençlerin neden intihar ettiklerini bilmiyorum ama en azından şunu biliyorum ki, hayat zaten yeterince zor, yaşamın içinde üstesinden gelmemiz gereken bir sürü sorun oluyor, bir de üstüne 36 saat uyumuyorsunuz, bu sorunlarla baş etmek için direnciniz tamamen yok oluyor, ağır çalışma koşulları binince üstünüze, bir uçuruma doğru yaklaştıkça yaklaşıyorsunuz ve öyle bir noktaya geliyorsunuz ki, atlayım da kurtulayım artık diyorsunuz ve atlıyorsunuz.
Sistemi bir kez daha empati yaparak gözden geçirsek, kıymasak evlatlara, Ceyda’lar, Engin’ler, Yağmur’lar ölmese.
Dünyada bir meslek daha yoktur. Elleri şifa dağıtan, bakışları umut veren ve dokunuşları mucizeler yaratan. Dünyada bir meslek daha yoktur. Sizi iyileştiren ellerin bu kadar içten ve minnetle öpüldüğü. Dünyada bir meslek daha yoktur. Şifa verdiğiniz hastalara bakarken içinizde hissettiğiniz o mutluluk ve gurur duygusu kadar insana haz veren. Dünyada bir meslek daha yoktur. Bu kadar hakları yok sayılan, maddi manevi bu kadar hırpalanan, Onlar bizim kıymetlilerimiz. Kutsal bir mesleği icra eden Beyaz Meleklerimiz. Lütfen kıymetini bilelim. Onları baş tacı yapalım. İşlerini kolaylaştıralım. Onlara destek olalım ki Sağlıklı bir millet olalım.
Son olarak Arif Olan Anlar deyip, yazımı Ceyda’nın intihar notuyla bitiriyorum
Annemden özür diliyorum. Hayat benim için çok zor. Bunaldım bu hayattan. Umarım ölümüm bazı güzel değişikliklere yol açar. Kimse kimsenin dedikodusunu yapmasın. Lanet hastaneler doktorlara yüklenip durmasın. Kredi kartı borcum var ama 10 binden fazla para var. Dert etmesin Erbil ağabeyim, borç yıkmıyorum. Annemi üzmesin kimse tek isteğim budur. Ha birde ola ki anında ölmezsem seçimim ölmekten yana kimse beni yaşatmaya çalışmasın.
ECE