Türkiye, dört gündür Kahramanmaraş merkezli iki ayrı depremin acısını yaşıyor. 10 ili etkileyen depremde binlerce can kaybı yaşanırken; deprem bölgesinde zaman zaman görülen yağma ve kriz fırsatçılığı girişimleri ise acıyı daha da katlıyor. Tarihin her döneminde her toplumda felaketler ya da ekonomik krizler sırasında bu durumdan nemalanmaya çalışan fırsatçılar oluyor.
Bu fırsatçıların sayı ve yaygınlığının artmasının toplumda bazı patolojik durumların ortaya çıktığını gösterdiğini kaydediyor. Fırsatçılıkla mücadelede devletin ve kamu otoritelerinin etkin şekilde mücadele edilmesi gerekir. Atılacak bir başka adımın ise maddi başarının bir kültürel değer olarak bu kadar yüceltilmesinin önünü kesecek ahlaki ve zihinsel dönüşümden geçmektir.
Maalesef deprem ve bu tip doğal afetler sonrası her türlü zaruri ihtiyaç malzemelerinin fahiş fiyatlarla satılmasına kadar her alan ve iş kolunda son zamanlarda başkalarının mağduriyetinden büyük ekonomik kazanımlar elde etmeye çalışan kriz fırsatçılarının olduğunu görüyoruz.
Hiçbir ahlaki ölçüyle açıklanamayacak bu durumun bu kadar yaygınlık kazanmasında son 30-40 yıldır bütün dünyada ve Türkiye’de yaygınlık kazanan ve adeta topluma içselleştirilen vahşi bir serbest piyasa anlayışının olduğunu görüyoruz. Deprem bölgelerinde ihtiyaç olan battaniye, mont, eldiven, çorap gibi malzeme fiyatlarının ikiye hatta üçe katlanarak satılması, hiçbir ahlaki ölçüyle açıklanamayacak durumdur.
Bu fırsatçılık konusuyla ilgili bence iki yönlü adım atmak gerekiyor. İlki devletin ve kamu otoritelerinin kriz anlarında vahşi bir hal alan serbest piyasaya elindeki güçle çeşitli şekillerde müdahale etmesi gerekiyor. Tıpkı hükümetin kira zam oranlarını yüzde 25 oranında sabitlemesi gibi. Bir diğer adım ise maddi başarının bir kültürel değer olarak bu kadar yüceltilmesinin önünü kesecek ahlaki ve zihinsel dönüşümden geçmek gerekiyor