Artan İklim Krizinin Panzehri Olan “Ormanı-Yeşili-Toprağı” Korumamız Gerekiyor. Yoksa Bindiğimiz Dalı Keseriz
Uzun zamandır iklim krizi konusu nu doğrudan veya dolaylı olarak çalışanlar olarak son yüz yılda insan faaliyetleri sonucunda +1 0C’lik sıcaklık artışı yanında önümüzdeki 50 yılda önlem alınmasa +1.5 0C’lik artış ile ciddi iklim sonuçlarının olacağı vurgulanmaktadır. Ancak öyle gözüküyor ki sıcaklar beklenenden daha erken başladı. Dünya’da son yıların en sıcak mevsimin yaşıyoruz. Akdeniz’in deniz suyu yüzey sıcaklığı 24 Temmuz 2023 Pazartesi günü 28.4 dereceye çıkarak rekor kırdı. Bir önceki rekor 2003 yılında 28.2 derece olarak ölçülmüş. Hint okyanusunda deniz suyu sıcaklığı ise 28.7 derece olarak ölçülmüş. Bu durum suları kaynaması anlamına gelmektedir. Akdeniz’de 2015-2019 yılları arasındaki su sıcaklığının artışına bağlı olarak mercan ve yumuşakçalar da dahil olmak üzere yaklaşık 50 su türünün yok olduğu belirtiliyor. Böyle giderse çok doğal olarak bir çok canlı yer değişikliği veya yok olacak yerine iklime uyum sağlayan diğer canlı toplulukları yerleşecek. Tabii bütün bunların insan ve doğanın diğer unsurlar üzerinde ne tür etki yaratacak tam bilmiyoruz. Ancak beklentilerimiz var.
Önümüzdeki Yıllarda Sıcaklar Dahada Artacaktır
Kuzey Afrika’dan gelen sıcak çöl rüzgârları ve atmosferden gelen kısa dalga boylu ışıkların sera gazları tarafından emilmesi sonucu oluşan sıcaklık durumu insanı bunaltıyor. Dün Akdeniz kıyısında Adana’da yaşanan 44.0 C° derece sıcaklık tabiri caiz ise resmen kenti kavurdu. Diğer illerde de benzer sıcaklıklar ölçüldü. İzmir’de ilk defa 42 C° ve 2021 yılında Cizre‘de 49.1 dereceyi gördüğü kayıtlara geçti. Önümüzdeki yıllarda daha sıcak günlerin yaşanacağı belirtiliyor. 27 Temmuz 2023 tarihli basın bültenlerinde “Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, küresel ısınma çağının sona erdiğini, bunun yerine “küresel kaynama çağının” başladığını” belirtiler. Gençliğimin ilk yıllarında 1970’li yılların başında köy yerinde zamanında güneşin altında gün boyu çapa çalardık, tarla sulardık. Hiç böyle sıcaklar ile karşılaşmadım ve de sıcaktan bu kadar etkilenmedim. Güneşin altında çalışanlara acıyor ve sempati besliyorum. Maalesef bugünlerde sokağa adım atılamıyor. Maalesef insanlık her halde önümüzdeki dönemlerde aşırı sıcaklardan acı çekerek ve inleyerek kırılacak gibi görülüyor. Enerji üretimi için petrol, doğal gaz ve kömür yakılması yanında basit kar hırsına insanlığı toptan telef edecek gibi görülüyor. İnsanlık kapitalizmin temel mantığı olan daha fazla kazanmak için her yol mubah anlayışını anlamadıkça ve doğadan koptuğu sürece başına gelenleri elleri ile çekecektir. Kapitalizmin kitabında acıma ve doğanın değerleri yok, doğayı iliklerine kadar sömürmek vardır. Kar hırsı yaşama, ağaca, kurda-kuşan, börtü-böceğe düşman, insan düşmandır.
Ağaç Kesimi Değil, Ağaçlandırmaya Daha Çok Verilmelidir
Bugünlerde Muğla-Milas’ta genişletilen kömür madeni için ağaçların kesilmesinin arkasında kar güdüsü yatmaktadır. Bugün kesilen ağaçların olduğu alandaki kömür yataklarının altında ki aquifer tabakası tüm Muğla ve bölgeni besliyormuş. Kaldı ki önümüzdeki dönemde ülkemiz su kıtlığı ve krizi yaşayacak ülkelerin başında gelecektir. “Küresel kaynama döneminde” suya daha çok ihtiyaç olacağı gerçeği ile yaşamı nasıl sürdüreceğiz? Toprağı susuz, kurumuş ortam çöle döner. Su yoksa, toprak yok, bitki yoksa yaşam yok, göç ve göz yaşı gelecek demektir.
Sanayi devrimi ile başlayan yeraltı fosil kaynaklarından kömür ve petrol gibi enerji kaynaklarının yakılması sonrası atmosfere salınan sera gazları sonucu Dünyamız hızla ısınmaya başladı. Artık kaynamaya başlayan dünyamızda iklim krizi sorunu ciddiye alıp en kısa zamanda kömür, petrol, doğal gaz ve benzeri atmosfere karbondioksit gazı saldıran kaynakların yakılması durulmalı. Bu bağlamda yeni kömür yatakları açmak değil tam tersine kömürü topraktan tutarak toprakta karbon depolamayı devlet olarak teşvik etmemiz gerekir. Anayasanın 169 maddesine göre, “Devlet ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. … Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.
Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasî propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz” diyor.
Orman Bakanlığının Orman Kesilmesine Karşı Çıkmaması, “Bindi Dalı Kesmek” Anlamında mıdır?
Basına yansıyan haberlerde ve basına yansıyan resmi plakalı araçlardan ne yazık ki ormanları korumakla görevli Orman Genel Müdürlüğü elemanlarının ağaç kestiği belirtiliyor. Dün basına yansıyın haberlerde bir köylü diyordu ki “Dün Devlet ormanı köylüden koruyordu. Bugün biz ormanı devlete karşı koruyoruz”. Söylenecek söz kalmıyor. Nasrettin hocanın misali “İnsanlık bindiği dalı kesiyor”. Sonunda iklim krizi karşısında kendi düşen ağlamaz.