Hepatitin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de önemli bir sağlık sorunu olduğunu belirten Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Gürkan Yılmaz, “Dünyada her yıl yaklaşık 1 milyon kişinin hayatını yitirmesine neden olan hepatitten korunmak için en etkili yöntem aşı olmaktır” dedi.
(HABER MERKEZİ) – Hepatitin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de önemli bir sağlık sorunu olduğunu belirten Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Gürkan Yılmaz, “Dünyada her yıl yaklaşık 1 milyon kişinin hayatını yitirmesine neden olan hepatitten korunmak için en etkili yöntem aşı olmaktır” dedi.
Medical Park Seyhan Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Gürkan Yılmaz, Hepatit hastalığı hakkında açıklamalarda bulundu.
Hepatitin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli bir sağlık sorunu olduğunu vurgulayan Uzman Dr. Yılmaz, “Dünyada her yıl yaklaşık 1 milyon kişinin hayatını yitirmesine neden olan hepatitten korunmak için en etkili yöntem aşı olmaktır. Hepatitlerin günümüzde belirlenmiş birçok çeşidi vardır. Ama Hepatit denilince genellikle Hepatit A, B ve C tipi virüslerin oluşturduğu hastalık anlaşılıyor ve ülkemizde de en sık bu türleri görülüyor” diye konuştu.
“HEPATİT A KISA SÜRELİ, HEPATİT B YÜKSEK ORANDA BULAŞICI”
Hepatit A virüsünün kısa süreli ama şiddetli bir enfeksiyon olduğuna değinen Yılmaz, “Bu hastalık kronikleşmiyor ve kişi bir daha hasta olmuyor. Dışkı-ağız yoluyla bulaşıyor. Enfekte kişinin dışkısıyla atılan virüs, suya ya da yiyeceğe karıştığında başkalarına da bulaşmış oluyor” dedi.
Hepatit B virüsünün de yüksek oranda bulaşıcı bir hastalık olduğunu söyleyen Dr. Yılmaz, “Kan dâhil tüm vücut sıvılarıyla bulaşıyor. Çok şiddetli olabileceği gibi sessiz bir şekilde de seyredebiliyor. Yüzde 90’ı kendiliğinden iyileşiyor ve hasta bu şekilde doğal bağışıklık kazanmış oluyor. Yüzde 15-25 oranında karaciğerde kalıcı hasara neden olan Hepatit B virüsü, bunun bir sonucu olarak taşıyıcılık, karaciğer sirozu, karaciğer kanseri, karaciğer yetmezliği ve buna bağlı olarak ölümlere de yol açabiliyor” şeklinde konuştu.
“HEPATİT C SİNSİ İLERLİYOR”
Hepatit C virüsünün ise diğer iki virüse kıyasla çok bulaşıcı olmadığını dile getiren Uzm. Dr. Yılmaz, “Kan ve kan ürünleri yoluyla bulaşıyor. Hastada virüsü aldıktan yaklaşık 10 yıl sonra karaciğer sirozu belirtileri görülüyor. Hastalık çok sinsi ilerliyor. Karın şişliği, özofagus varis kanaması gibi şikâyetlere neden olabiliyor” dedi.
Hepatit aşıları ile ilgili de bilgi veren Uzm. Dr. Yılmaz, “Yeni doğan bebeklere, çocuklara, tüm sağlık çalışanlarına, hemodiyaliz ünitesi hastalarına, damar yolu ile ilaç alan hastalara, hemofili hastalarına, bir şekilde Hepatit virüsü alacağını düşünen kişilere Hepatit B aşısı yapılmalıdır” ifadelerini kullandı.
“HEPATİT B AŞISI KANSERDEN DE KORUYABİLİR”
Hepatit B aşısının uygun şartlarda muhafaza edildiğinde ve usulüne uygun tatbik edildiğinde aşılananların yüzde 90’ından fazlasında bağışıklık sağladığını belirten Yılmaz, “Söz konusu oran 40 yaşın üzerindekilerde bir miktar düşmektedir. Yeni doğanlarda ise aşıdan yüzde 100’e yakın bağışıklık elde edilebildiği bildirilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün kriterlerine göre eğer bir kişide bağışıklık oluşmuşsa, aşının ömür boyu koruyucu olduğu kabul edilmektedir. Hepatit B aşısı aynı zamanda bireyi kanserden de koruyabilir. Aşılar, enfeksiyonlarla savaşta elimizdeki en iyi silahtır. Herkesin korkulu rüyası kanserde de virüslerin önemli bir rolü olduğunu biliyoruz. Bu nedenle aşılar bugün ölümcül kanserlerle savaşta da önemli bir rol üstlenmektedir diyebiliriz. Risk grubunda olmayan kimsede aşı uygulaması sonrasında antikor oluşmuşsa bir daha rapel doz (hatırlatma dozu) yapmak gerekmez. Eskiden 5-10 senede bir rapel doz yapılıyordu ama şimdi buna gerek duyulmuyor. Dünya Sağlık Örgütü de zaten bu durumu önermemektedir” ifadelerine yer verdi.
“CİDDİ BİR YAN ETKİSİ YOKTUR”
Oluşabilecek yan etkiler hakkında da bilgi veren Dr. Yılmaz, “Halen piyasada olup uygulanmakta olan Hepatit B aşılarında ciddi bir yan etki bildirilmemiştir. Olağan yan etkiler enjeksiyon yerinde görülebilmekte ve genellikle yine enjeksiyon yerinde hafif ağrı ve kızarıklık, nadiren şişme ve sertlik oluşumu olarak görülebilmektedir” dedi.
Virüsle karşılaşan veya Hepatit B’den korunmak isteyen bir kişinin aile hekimine gidebileceğini söyleyen Yılmaz, “Bu temel bir sağlık konusu olduğu için pratisyen hekimin de çözüm üretebileceği bir konudur. Bunun dışında enfeksiyon hastalıkları, gastroenteroloji, iç hastalıkları ya da çocuk hastalıkları uzmanına başvurulabilir” diye konuştu.
Hepatit A aşısından da bahseden Uzm. Dr. Yılmaz, şu bilgileri paylaştı:
“Aşı, doğumdan itibaren yapılabilir. 15 yaşına kadar Hepatit A geçirmemiş herkese aşı yapılması gerekir. Bunun yanı sıra, risk grubundaki kişilerin ilk önce aşılanması şarttır. Hepatit B taşıyıcıları bu risk grubunda bulunur. Taşıyıcı kişi şayet Hepatit A geçirmemişse, kesinlikle aşılanmalıdır. Zira Hepatit B üzerine bir de Hepatit A enfeksiyonu ortaya çıkarsa, karaciğerdeki hasarın katlanarak artma riski söz konusudur. Bunun dışında, havuz temizliği ile ilgilenen işçiler ve kreşlerde çalışanlar da risk grubunu oluşturmaktadır. Bu sayılan kişilerin Hepatit A aşısı olmalarında fayda vardır. Hepatit A aşısı iki doz olarak uygulanır. İki doz arasında 2 aylık bir süre olması gerekir. Türkiye’de Hepatit A enfeksiyonu çok yaygın görüldüğü için test yapmakta fayda vardır. Bu testin adı ‘Anti HAV IgG’ testidir. Bu test pozitif ise kişi hastalığı geçirmiş ve ömür boyu hastalığa karşı korunuyor demektir. Bu durumda zaten aşıya da gerek yoktur. Hepatit A aşısının koruyucu etkisi ikinci yani son dozun yapılmasından 1 ay sonra başlar. Ama ilk dozdan 15 gün sonra vücutta antikor cevabı yavaş yavaş oluşur. Hepatit A aşısında rapel doza gerek yoktur. Risk grubunda olan kişilere de rapel doz önerilmez. Hepatit A oldukça güvenilir bir aşıdır. Lokal yan etkiler haricinde bugüne kadar önemli bir yan etkisi bildirilmemiştir. Uygulama yerinde hafif ağrı ve kızarıklık görülebilir.”
Uzm. Dr. Yılmaz, Hepatit B açısından yüksek risk gruplarını ise şöyle sıraladı:
“Doktorlar, hemşireler, diş hekimleri, laboratuvarda görev alanlar ve sağlık sektöründe çalışan diğer tüm çalışanlar, acil hizmetlerde çalışanlar, polisler, askeri personeller, itfaiye mensupları, tıbbi atıklarla uğraşanlar, temizlik işçileri, morgda ve cenaze işlerinde görevliler. Hepatit B taşıyıcıları ile aynı evi paylaşanlar ve cinsel temasta bulunanlar, diyaliz hastaları, damar içi ilaç bağımlıları, kan ve kan ürünü transfüzyonu yapılacak olanlar, immün yetmezliği olan kişiler, bakım evlerinde yaşayanlar. Yaşamları hapishane gibi kapalı alanlarda kısıtlı olanlar da bu gruba dâhil edilebilir.”